Tirşik - Profîl
tirşik-profîla mahîr amed

profîla "mahîr amed"


Peyamên nivîskar yên di vê mijara [helbestên selîm temo] de;

2. ve nihayet ikimiz

kaçtığımız aşkların toplamıyız-



sokakta yaralı bir it koşturuyor

iki buluşmadır koluma girmiyorsun. ve birkaç

milyon yıldır tutmadın ellerimi. benimle çıkmıyorsun

bu yolculuğa. ve ben sırf bu yüzden yenilebilirim.



bu resimden çıkıp gidiyorum. seni isteyen yanım

ölümsüz yanımdır. bulutsuz da yağan nedir? şimdi

öğreniyorum ki, gözyaşi! bu resimden çıkıp

gidiyorum. seni isteyen yanım aşk yanımdır.



babam romantik bir aşiret savaşçısıydı. çapraz fişeklik

duyardım yüzümde ona sarıldığım zaman. sonrası

jandarmalardı. ağıt kadınlardı. mezarlardı. o gün

bugündür sayrıyım. çünkü insan öldüğü yaşta kalır.



babam elin eskilerini giyerdi. ben bu yüzden ezik

olurum bayram sabahlarında. yani bir sömürgede

doğan kırılgan olur. çünkü insan öldüğü yaşta..



sokaktan askeri konvoylar geçiyor

iki buluşmadır koluma girmiyorsun. ve birkaç milyon

yıldır tutmadım ellerini. ve ben sırf bu yüzden yenilebilirim.



yaşadığım yitirdiklerim oluyor hep. oysa tuttuğum

elleri bırakmıyorum. sonra korkuyorlar hasletimden. ne

denli sevgiye değer olduğumu söylüyorlar. gidiyorlar

sonra. ve biçimlendiremediklerimiz biçim oluyor bize.



ve sen haftanın deniz ertesi günleri geliyorsun. bir çizgi

diyorsun. bir çizgideyim. sağım nere solum nere bilmiyorum..

seni şiir duraklarına bırakıyorum o zaman. güleç kalıyorsun.

dudakların kırışıyor kenarlarından. ellerin minnacık

ellerin morarıyor. küçük küçük adımlarla gidiyorsun -sanki- içimden. bir şiir durağından biniyorsun. zaten yorgunsun.



ben sancıyla kıvranıyorum geceleri sayrı bir yatakta. terli

terli seni içiyorum. çünkü yüzüme bakınca seni görüyorum.

çünkü yorgunsun.



parçalı bulutlu şiirler okuyorum sana. şiir gibi bir çiselti

başlıyor sonra. kanayan bir yara; yalnızlık. çıkıp kanıyorum.

çıkıp sokakta..



sokaktaki bütün kedileri eziyorlar

iki buluşmadır koluma girmiyorsun. ve birkaç

milyon yıldır tutmadın ellerimi. ve ben sırf

bu yüzden ezilebilirim.



biz emeklerken sevmeyi öğrenmede, kolumuzdakiler

düşüyor. ki ölenler zafere en çok yakışanlardır! ki

ölenler zafere en çok yaklaşanlardır! ..

oturup tekdüze ağıtlar yakıyoruz onlara. ve söz veriyoruz yarını kurtaracağımıza. ama yarına ertelemekle bugünü

yitiriyoruz zaten. ve zaten yenik sayılırız yaşamakla!



en gizli yerimize çağıriyoruz acıyı. ve hep yenik

düşüyoruz, çağırmakla!



sulara benziyorsun bu yüzden. sular ki dinginliğe

gelir ancak. ısınırsa uçar. soğursa kaskatı kesilir

teninden. sulara benziyorsun kapılmaya gelmez.

sulara.. bildik sulara..



sokaktan telsiz sesleri geliyor

iki buluşmadır koluma girmiyorsun. ve birkaç milyon

yıldır tutmadım ellerini. ve ben sırf bu yüzden kaybedilebilirim.



ihmal edilmeyen telefonlar bekliyorsun, dakik ve

ilgi dolu. anne oluyorsun bütün aşıklarına. ve

çocukların oluyorlar bilmeden. ve bu resimde

kalmayı bu denli çok isterken, çekip.. çıkıp

gitmeli diyorum.



insanlar çoğalıyor etrafımda. sen yoksun.

ıssızlığımdan anlıyorum. çook uzakta oluyorum

onlar konuşurken. derken gece başlıyor. çayları

ödüyorlar ve bir parçamı alıyorlar karşılığında.



ve sen haftanın deniz ertesi günleri

geliyorsun. her aşk; yaşayamadıklarımızın

özetidir, diyorum. gülüyorsun.



seni daha önce öpmüş olmalıyım. yoksa nasıl

bulurum yüzünde gülen ağzının yerini.



sokakta ölümsüz bir yanından yaralıyorlar birini.

iki buluşmadır koluma girmiyorsun. ve birkaç

milyon yıldır tutmadın ellerimi...



( bi tirkî ye lê em çi bikin...)



27.11.2015 03:21 | mahîr amed