Tirşik-Pirtûk


Cûreyên pirtûkan
Roman, Çîrok, Helbest, Lêkolîn, Dîrok, Dîn, Ziman, Zarok, Bîranîn, Şano, Bîyografî, folklor, Çand, Tendûristî, Tip, Hevpeyvîn, Portre

Weşanxane
.
alan Yayıncılık
Altın kitaplar
American Psychiatric Association
Anansi International
APEC
Aras
Ava
avesta
Ayrinti
ayrinti yayinlari
Azad
Belkî
Bilgi yayınevi
Bloomsbury
Cambridge University Press
Chatto & Windus
Dara
deng
dipnot
Doğan Kitap
Doğan solibri
domingo
Doubleday
Doz
Element
Enstîtuya Kurdî ya Stenbolê
epsilon
Everest
Evrensel basım yayın
Gollancz
Harper Perennial
Hedef Ay Yayınları
hêlîn
hîva
İletişim
İsmail Beşikci Vakfı
ithaki
J&J
Kolektif Kitap
kor
lîs
Malpera torê (https://sites.fas.harvard.edu/~iranian/Kurmanj
Metis
morî
Na
nûbihar
Nûdem
Penguin Books
pêrî
peywend
Pinar
PM Press
Riverhead Books
Ronahî
Roşna
Rûpel
sewad
Sîtav
Teach Yourself
Thames & Hudson
Tmmob
Touchstone
tubitak
TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI
tutku
Vadî
vate
Vintage
Vintage International
wardoz
weqfa mezopotamyayê
Weqfa Tahîr Elçî
Weşanên Aram
Weşanên AVA
Weşanên avesta
Weşanên Bangaheq
Weşanên berbang
weşanên Dara
weşanên darayê
Weşanên do
Weşanên J&J
Weşanên Kurdistan - Kurdistan Verlag
weşanên lîs
Weşanên Lîsê
Weşanên Na
Weşanên Peywend
Weşanên Ronahî
Weşanên si
Weşanên Vate
weşanên wardoz
weşanên wardozê
Weşanên Welat
Weşanên Weqfa Navneteweyî ya Jinên Azad (International Free
weşanxaneya belkî
weşanxaneya j&j
weşanxaneya sîtav
weşanxaneya wardozê
weşanxaneya ykyê
Weşanxaneyê Roşna
yapi kredi
YAY
Yordam Kitap
Yurt Kitap Yayın
Yurt Kitap-Yayın

Dağları Bekleyen Kız

 Esat Mahmut Karakurt

 

 Bilgi yayınevi


 2009


 Tirkî

 Tirkî

 184

 Roman

 2023.01.08 12:30

 bakur.nekure1

 Asiyê serhildana agirî Şeyh Fuat , keça wî ya xwendî ya Zeynep û evîna li navbera leşkerê tirk a Mülazım Adnan û Zeynep


dağları bekleyen kız - Tirşik

dağları bekleyen kız


1. Pirtûka (bnr: Esat Mahmut Karakurt) Romaneke/î faşîst û kemalîst e. Qehremanên romanê: Şeyh Fuat : Yobaz û bêmedeniyet. Serokê serhildana agirî Zeynep : Keça Şeyh Fuat , li Amerîka xwendiye û zana ye. Mülazım Adnan : Leşkerekî tirk e , merd û comerd e. Her tişt bi destê wî tê. Roman li ser evîna Adnan û Zeynep derbas dibe. Mehmed Uzun , derheqê vê romanê van tiştinan gotiye: "" [...] Kimi kitaplarda da benden söz ediyordu ama bir alçak , hırsız , eşkiya , hain , mendebur , güvenilmez , cahil , vahşi , barbar , yalancı , acımasız vb. [...] Kürtten hiç söz edilmiyor ama söz gelimi anlatıda bir hırsız ya da cani varsa ona bir Kürt lakabı rahatlıkla yapıştırılıyordu. Kimi anlatılar da 1925-38 yılları arasındaki Kürt direnişlerini ve yıkımlarını konu alıyordu ama uygarların barbarlara karşı bir uygarlık mücadelesi olarak. [...] O kitaplar içinde , "ötekileri" durmadan aşağlayan ırkçı , ultra-milliyetçi edebiyatın en usta örneği , Karakurt'un Dağları Bekleyen Kız isimli romanıydı. Karaosmanoğlu kadar usta bir yazar olmayan , savrukça daha basit ve popüler serüvenler yazan ama Karaosmanoğlu gibi resmi ideolojik edebiyatın en önemli isimlerinden ve yine onun gibi , iyi edebiyatın felaketi iktidar koridorlarıyla edebiyat dünyasının yollarını muhkem biçimde birleştiren , rejimin tek partisi Cumhuriyet Halk Partisi'nin şuurlu bir avangardı olan [...] Karakurt , tam da Yaban'ın yazıldığı tarihlerde , 1928-30 yılları arasında Ağrı Dağı çevresindeki Kürt direnişini ve kırılışını konu alan romanını yazmıştı. Bir romanın asgari niteliklerinden dahi yoksun olan bu roman , "isyanın liderlerinden Şeyh Fuat'ın kızı Zeynep" ile isyanı bastırmak için bölgeye askeri yığınak yapmış Türk ordusundaki subay "Mülazım Adnan'ın" aşkını anlatıyor , isyan bir eşkiya hareketi , isyancılar ise "acayip sesler çıkaran , acayip kıyafetli birtakım insanlar... hainler... kudurmuş şakiler... eşkiyalar ... haydutlar... Sırtları çuvallı çapulcu alayı... vahşilerdir." Askeri harekatı yöneten bir binbaşının deyimiyle, " buranın yanlız insanlar değil , havası da vahşi" romanın erkek kahramanı Mülazım Adnan, "kestane renkli gözlerinin üzerine düşen kestane renkli saçlı... ince esmer bıyıklı... atletik yapılı,cesaretli... kudretli,damarlarında Türk kanı dolaşan... kahraman genç bir subaydır." Kadın kahraman Zeynep ise isyanın elebaşlarından olan yobaz Şeyh Fuat'ın okumuş kızı , kafası çelinmiş , mitralyözüyle üstlerine gelen Türk uçaklarına karşı mücadele eden "vahşi bir kahpedir... Kahpelerin kahpesidir." Bir başka subayın sevgilisi olan Nerime'nin Zeynep'le ilgili Mülazım Adnan'a dediği gibi: " Ah Adnan Bey, bu kadın beni o kadar alâkadar ediyor ki... Öyle Amerika'da tahsil eden , İstanbul'da büyüyen , genç , güzel bir kız , yarı vahşi bir aşiretin içinde ve kendi vatanında , kendi vatandaşına nasıl silah çekiyor. Anlayamıyorum bir türlü, ne vahşi şeymiş bu!..." [...]Mülazım Adnan , "hakikaten vahşi bir adama benzemek" için şakiler gibi giyinir ve yola çıkmadan önce son bir kez harekatı yöneten paşanın huzuruna çıkar. "Aç bakayım şu kaputunu , hakikaten şakilere benzedin mi, bir görelim!" diye emreder Paşa. "Adnan kaputunu çıkardı," diye anlatıyı sürdürür Karakurt , "herkes gayriihtiyari gülmeye başladı. Erkanıharp Reisi: -Aman paşam , bu adeta Afrika vahşilerine benzemiş. Kumandan da kahkaha ile gülüyordu." Göz yaşartıcı kahramanlıklardan sonra Mülazım Adnan hedeflenen yere iner ve bir süre sonra "karşısına zebellâ gibi bir Kürt dikiliverir." Adnan bozuntuya vermez , lakayt bir sesle merhaba, der. Zebellâ Kürt de "dana gibi iri gözlerini" açarak merhaba dedikten sonra nedense Kürtçe değil de bozuk bir Türkçeyle "yüzünü çevreleyen iri bıyıklarını göbeğine kadar uzanan kirli ve siyah sakalına karıştırarak... Sen İraklisan?" diye sorar.[...] Adnan gibi bir kahramanın başaracağı biçimde tekrar karargaha döner ve gördüklerimi gururla üstlerine anlatır:"Kumandanım , hunhar ne demek? İnsan bunlarım arasında insanlığından nefret ediyor. Vahşetin , insafsızlığın , alçaklığın bu derecesi görülmemiştir. [...] Ne din var , ne iman var, ne Allah... Hiçbir şeye inandıkları yok. İşte görüyorsunuz; ayaklarında bir don , kafalarında bir keçe külah , Allah'ın dağlarında sabahtan akşama kadar öldürecek adam arayıp duruyorlar... Hepsinin beş , on karısı var. Hâlâ içlerinde kız çocuklarını boğan mevcut. Ne ev , ne yer , ne de vicdan tanırlar. Toprağın dibinde kazdıkları oyuklarda , mağaralarda , kaya diplerinde yaşarlar. Ne askerlik bilirler , ne de vatan. Yalnız bir şey! Taptıkları , tanıdıkları her şeyleri şeyhtir... dedim ya bunlar insan değildir. Bunlar öyle bir nevi mahluklardır ki , isim vermek bile müşkül..." [...] ama sonunds Adnan , sabrı , metaneti , vakarı ve haysiyetiyle tüm o olayların da üstesinden gelerek artık evlendiği Zeynep'i o vahşi topraklardan ve insanlardan uzaklaştırarak, layık olduğu yere, İstanbul'un Kalamış koyundaki bahçeli evin , gecenin mehtabıyla aydınlanmış terasına götürür; roman , gönülleri ferahlatacak biçimde mutlu bir sonla biter. Kurgusuna , diline , üslubuna hiç özen gösterilmeden çalakalem yazdığı belli olam Karakurt'un Dağları Bekleyen Kız romanı , tam bir harika ; kirli edebiyat diye isimlendirdiğim edebiyat türünün herked tarafından mutlaka okunması gereken muhteşem bir örneği. Avrupadaki kolonyalist edebiyatın kolonilere bakışıyla yazılmış ama bir anlatıdan çok , hezeyanlı bir küfürname , anlatıya yapıştırılmış gülünç bir ideolojik yama olan zoraki edebiyat. Amaç yine aynı ; yaşanan olayları , resmi gerçeklere uygun anlatı haline getirmek , sesleri kısılmış mağlupları , ehlileştirilmesi gereken barbarlar gibi anlatarak , yapılanları gerekçelendirmek.[...]" (Mehmed Uzun , Ruhun Gökkuşağı , İthaki Yayınları , 9. baskı , s.260-64 , Eylül 2018 , İstanbul. ISBN : 978-605-375-857-0)

Du fîlm li ser vê romanê hatin çêkirin : Dağları Bekleyen Kız , li sala 1955. Dağları Bekleyen Kız , li sala 1968.



2. Li ser vê romanê meqeleyekî bi navê "Türk Romanlarında Oryantalizmin İzini Sürmek: Dağları Bekleyen Kız ve Dersim 1937" ji aliyê Ronayi Önen ve hatiye nivîsin. Derheqê vê romanê wiha gotiye : "Li gorî pênasa Saîd, “Oryantalîzm” şêweyekî hizirînê ye ku pala xwe dide cîhêgirtina ontolojîk û epîstemolojîk a navbera “Şerq” û “Xerb”ê. Civateke fireh a nivîskaran ku di navbera wan de hozan, romannûs, felsefezan, teorîsyenên siyasetê, aborîzan û rêvebirên împeratoriyê jî hene, gava ku li ser Şerqê, mirov û kevneşopiyên wê, aqil û qedera wê, teorî, destan, roman, şayesên civakî û tomarên siyasî pêk tînin û diedilînin, ”cudatiya” hîmî ya di navbera Rojhilat û Rojava de, ji xwe re dikin xala destpêkê.Ku em li gora bilêvkirina Saîd a oryantalîzmê re binirxînin, Gava ku Tirkiyê di avakirina ne￾tewe dewleta xwe de, wek divêtiya netewperestiyê êdinên xwe afi￾randine, rojhilatê Ferêt wekî erdnîgariyeke paşdemayî û hewceyî şarezatiyê û di serî de Kurd, gelên vêerdnîgariyê jî, wekî mirovên “nezan”, hînî birêbebirina li gora urf û adetan bûyî, heta “hov”, saz kiriye. Gava ku ev kiriye jî, her wekî Saîd jî daxuyandiye, ho￾zan, romannûs û teorîsyenên siyasetê piştevanî kiriye. Ez ê di vê nivîsê de, di rêya ku Saîd vekiriye re biçim û hewl bidim ku bi du nivîskarên romanê, oryantalîzma di avakirina netew-dewleta Tirk de xwedî roleke mezin û taybetmendiyeke berbiçav a neteweperestiya Tirk, bişopînim. Pirtûka yekem ku ez ê lê hûr bibim, pirtûka Esat Mahmut Karakurt a bi navê “Keça Pesahana Çiyan-Dağları Bekleyen Kız” e. Pirtûka din jî romanek e; romana Barbaros Baykara ya bi navê “Dêrsim 1937- Dersim 1937” ku gelekî piştî wê di salên 1970’yî de hatiye nivîsandin. " Hûn dikarin ji vir bixwînin : Here lînkê



Berga pirtûkê:
Berga pirtûkê
Puana tirşikê= 10
pûanê bide pirtûkê: